Pages

7 Kasım 2012 Çarşamba

Bir nişan, dostlar, hastalıklar, yeni baslangıçlar...

      Yani iyi ki uzun bir müddet bir şey yapmam dedim, daha dememin üstünden bir hafta geçmedi, bir sürü haber ve kurabiyeyle buradayım. Öncelikle pek sevgili arkadaşım, canım dostum Nazlı nişanlandı! Her şey çok ani gelişti, hop bir baktık sevgilisi var, hop bir baktık nişan. İnsanın birçok arkadaşı oluyor, ama bir de çekirdeği oluşturan, yılların eskitemediği, eskitmek yerine bağları kuvvetlendirdiği birkaç arkadaş oluyor merkezde. Şimdiye kadar birçok arkadaşım nişanlandı, evlendi ama bu mini çekirdek kitleden ilk defa birisi evleniyor, çok değişik bir duyguymuş. Böyle kendi çocuğumu evlendiriyor gibi tatlı bir telaş sardı beni (bana ne oluyorsa), bu telaşım hemen kurabiyelere yansıdı tabi kii! Dedim Nazlı'ya kurabiye yapmayayım da kime yapayım :) Dün akşam oturdum hemen yaptım bir şeyler:
     Sonra biraz daha kurabiye kalmıştı, dedim onları da süsleyip okuldaki kızlara götüreyim (daha fazla bu şekilde süsleyemedim, çünkü nedense kırmızı hamurum beni bu sefer çok uğraştırdı, açmaya çalışırken merdaneye yapıştı, biraz pudra şekeri koyayım yapışmasın derken pudra şekerleri benek benek yaptı vs. Ben de bir noktadan sonra bırakmak zorunda kaldım.)  İdil'in kurabiyelerinden pembe şeker hamurum kalmıştı, onunla da kalan kalpleri süsleyip kızların isimlerini yazdım:
       Yalnız bu sefer sadece kızlara yapınca Ali ve Zafer haklı olarak "Ee hani bize?" dediler. Ne kadar kalkıp onlara kalpli kurabiyeler götürmemin pek münasip olmayacağını söylesem de dinlemediler, bunun üzerine onlar için tekrar kurabiye süslemeye karar verdim. Kalan hamurlardan oval şekilli birkaç kurabiye yapmıştım, onları süsleyeyim derken bu sefer de Zuhal süslesin dedik, Zuhal'in önüne koydum malzemeleri, hamurları, ben yaparken bayağı bir inceleyip öğrenmişti zaten, o da Ali ve Zafer için ikişer kurabiye süsledi. İlk bir tane süslemişti, sonra onu beğenmedi, baştan süsledi, bu yeni yaptıkları güzel oldu. Uğur böcekleri çok sevimli değil mi :)
    Ha bir de Emine'ye yirmilik dişini aldırdığından ve evde raporlu olarak oturduğundan hasta ziyaretine gideyim demiştim, kurabiyelerden birinin üstüne de "Geçmiş olsun" yazdım sonradan iyileşince yer diye, ama onun fotoğrafını çekmeyi unutmuşum. Zaten bugünlük bu kadar fotoğraf yeter sanırım :)

5 Kasım 2012 Pazartesi

Kurabiye tarifi




     Şeker hamurlu kurabiye için uygun bir tarif ararken Sevgiden Esintiler adında bir blogta bir tarif bulmuştum, kurabiyelerimde genel olarak onu kullanıyorum. Tarifi bir iki kişi sordu yiyenlerden, dedim buraya da yazayım bulunsun:

Malzemeler
125 gr tereyağ (yarım paket margarin boyutunda yani)
1 su bardağı sıvı yağ
1,5 su bardağı pudra şekeri
1 su bardağı patates nişastası
1 adet yumurta
1 portakal kabuğu rendesi (bunu koymadım ben şimdiye kadar ama tarifte olduğundan yazdım)
1 paket vanilya
Yarım çay kaşığı zencefil
Yarım-1 çay kaşığı tarçın
3-3,5 su bardağı kadar un

Yapılışı:
Oda sıcaklığında olan tereyağı, yumurta ve pudra şekeri karıştırma kabında karıştırılır. Diğer malzemeler de sırası ile eklenerek ele yapışmayan yumuşak bir hamur elde edilir. Hamuru bir müddet buzdolabında bekletmek gerekiyor, 2 saat bunun için yeterli ama vakit durumuna göre daha uzun ya da daha kısa durabilir (uzun durması daha iyi). Hamurun üzerine yağlı kağıt koyarak merdane ile açılır (yağlı kağıtla açınca daha kolay açılıyor ve pürüzsüz oluyor). Kalıplarla kesilerek yağlı kağıt serilmiş fırın tepsisine konur. 180 derecelik fırında 20 -25 dakika kadar üzerleri beyaz kalacak şekilde pişirilir. Çok fazla kızarmasını, renk değiştirmesini beklemeye gerek yok, azıcık sarardılar mı oluyorlar, zaten dışarıda da sertleşiyorlar. Soğutmak için fırının ızgara telini tezgaha koyup kurabiyeleri onun üzerine diziyorum, daha iyi soğuyorlar böylelikle. Daha sonra süslemek için renkli şeker hamurlarını merdane yardımıyla açıyoruuz, kurabiyeleri kestiğimiz kalıpla kurabiyeyle aynı şekilde kestikten sonra arkasına ballı su karışımı sürüp kurabiyenin üstüne yapıştırdık mı tamam. Geri kalanı hayal gücünüze kalmış. Ne diyelim, afiyet olsun :)

Teyzeme ikinci torun

    İdil'in kuzeni oldu! Adı da Musa Levent, (Musa hem rahmetli dedemin adı olduğundan, hem de ciddi ve ağır duruşlu bir isim olduğundan; Levent ise tanıdıkları bütün Levent'lerin hep iyi insanlar olmasından geliyormuş). Fotoğrafından gördüğüm kadarıyla çook tatlı bir bebek, aslında tembellik etmeyip doktorun söylediği gibi 29 Ekim'de doğsaydı ben de görebilecektim ama kısmet olmadı. Mecburen kurabiyeleri annemlere bırakıp dönmek zorunda kaldım ama neyse sağ salim ulaşmışlar. Kendi makinemi götürmediğimden annemlerin fotoğraf makinesiyle çekmiştim, tatilde olduklarından onları da bir süre annemden alamayacağım gibi duruyor. Yine döndük telefon fotoğraflarına:



    Bu seferkilerin şekilleri ve süslemeleri bir öncekilere göre daha düzgün oldu sanki. Ee, ne de olsa onlar ilk denemeydi ama. Yeni kalıp almadığımdan şekil olarak pek yeniliğe gitmedim, süslemelerde biraz değişiklikler var bir tek (Yelek nasıl olmuş? :). Bakalım daha bir müddet bir şey yapmam gibi görünmüyor, Zuhal bir iki hafta sonra İstanbul'a gidecek, onunla beraber cake pops yapmayı düşünüyoruz sadece, onun fotoğraflarını da yapınca koyarım buraya.
June Lily'ye teşekkürler